Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yöntemlerinin Tarihçesi
- Misafir Yazar
- 14 Ağu 2022
- 4 dakikada okunur
Metehan TAPAR
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi
İnsanlar arasında cereyan eden uyuşmazlıkların doğuşunu, medeniyetin başlangıcına kadar götürebilmek mümkündür. Kişiler arasında bir ihtilaf çıktığında başvurulacak merci olarak; akla, önce devlet mahkemeleri gelmektedir. Kişiler; devlet mahkemelerinin dışında, başka yöntemlerle de uyuşmazlıkları çözme gereksinimi duymuşlardır, bu ihtiyaçlarını ise alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleriyle görmüşlerdir. Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri; devlet mahkemelerindeki yargılamaya seçenek olarak, çeşitli usullerle gerçekleştirilen uyuşmazlık çözüm yöntemlerini ifade eder. Bu uyuşmazlıklar; bağımsız, objektif bir üçüncü kişinin, -yöntemden yönteme değişebilmekle beraber- yargılama yapmasıyla ya da sulh ile çözülebilir.
Uyuşmazlıkların hakem yoluyla çözülmesi yöntemine yazılı olarak ilk kez, M.Ö. 3100 yıllarında, Lagaş ile Umma arasında yapıldığı tahmin edilen barış antlaşmasında rastlanmaktadır. Adı geçen antlaşmada, taraflar arasında sınır husunda bir uyuşmazlık çıkması halinde, üçüncü bir devletin kralının hakem olarak atanması suretiyle tahkim yoluna başvurulabileceği yönünde düzenleme vardır. Ardından, Yunan filozof Demosthenes, Müdafaalar adlı eserinde “Tarafların aralarındaki anlaşmazlıklarda, hakeme başvurmaları mümkün olduğu gibi, istedikleri kimseleri de hakem seçebilirlerdi, seçtikleri hakemin kararına boyun eğerlerdi ve ona itiraz etmezlerdi” demektedir. Roma hukukunda da tahkim uygulamasının izleri görülmektedir. Şöyle ki, aralarında ihtilaf söz konusu olan taraflar, üçüncü bir kişinin hakemliği ile bu uyuşmazlığı çözmeye çalışmıştır. Orta çağda ise birtakım uyuşmazlıkların üçüncü bir kişi aracılığı ile çözüldüğü görülmektedir.
Belirtmek gerekir ki henüz 17. yüzyıllardayken İngiltere’de, tahkim konusunda kanuni düzenlemeler getirilmiş, tahkim hakkında mahkeme kararları verilmiştir. 1794 tarihinde Birleşik Krallık ile Amerika Birleşik Devletleri arasında imzalanan Dostluk, Ticaret ve Navigasyon Antlaşması ya da sık görülen adıyla Jay Antlaşması ile taraflar arasında çıkan birtakım uyuşmazlıkların tahkim ile çözümlenmesi kayıt altına alınmıştır. Yine, Birleşik Krallık ve ABD arasında imzalanan 1871 tarihli Washington Antlaşmasına göre, taraflar arasındaki bir uyuşmazlığın hakemler önünde çözümleneceği kararlaştırılmıştır. 1899 yılına gelindiğinde ise ilk evrensel tahkim sözleşmesi vasfını haiz sözleşme olan La Haye Sözleşmesi imzalanmıştır. 1907 tarihinde de, 1899 tarihli sözleşmedeki birkaç konuyu düzenlemek, yeni birkaç konu eklemek suretiyle ikinci La Haye Sözleşmesi imzalanmıştır. Amerika Birleşik Devletlerinde ise; 1925’te Federal Tahkim Kanunu, 1955’te Umumi Tahkim Kanunu yürürlüğe girmiştir, 1926’da ise Amerika Tahkim Birliği kurumu kurulmuştur. Çeşitli ülkelerin de tahkim hakkında kanunlaştırma girişimlerinden sonra, 1985’te UNCITRAL, Uluslararası Ticari Tahkime Dair Model Kanun hazırlamış ve Birleşmiş Milletlerce de onaylanmıştır. Bu model kanun, Türkiye de dahil olmak üzere birçok ülke tarafından iktibas edilmiştir. 2000 yılının başlarında Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yöntemleri, Avrupa Birliğinde de rağbet görmeye başlamıştır. 2002 yılında Avrupa Komisyonu tarafından alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerine ilişkin Yeşil Kitap hazırlanmıştır. Yeşil Kitap ile, alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin durumunun incelenmesi ve bu yöntemler hakkında fikirlerin alınması hedeflenmiştir. Ardından, 2004 yılında bu sefer arabuluculuk hakkında bir yönerge teklifi hazırlanmıştır. Aslında arabuluculuk, eski çağlardan beri birçok uygarlık tarafından kullanılmaktadır. Modern anlamda arabuluculuk ise 1960 yıllarında, yargılama giderlerinin çok fazla olması, yargılamanın uzun sürmesi gibi nedenlerle ABD’de sıkça başvurulan bir yöntem olmuştur. Modern anlamda arabuluculuk; arabuluculuğun başlı başına bir alan, meslek olmasını ifade eder. 1976 tarihli Roscoe Pound Konferansı, modern arabuluculuğun miladı olarak kabul edilir. Son 70 yılda Batıda, usul hukuku sistemi tartışılmış ve geliştirilmeye çalışılmıştır. Bu kapsamda, 1960 yıllarında Amerika’da, Almanya’da ve diğer ülkelerde adalet reformu gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Bu reform uğraşlarına “Adalete Ulaşma Hareketi” de denir. İnsanlar adaleti ararken ekonomik ve/veya sosyal engellerle karşılaşmaktadır. Adalete Ulaşma Hareketi, bu gibi sorunları tespit etmek ve bu sorunlara gerçekçi çözümler bulmayı amaçlamaktadır. Hak arama yolundaki ekonomik engeller; haklarımıza ulaşmayı, onları korumayı oldukça güçlendirmektedir. Ekonomik sorunlara yargılama giderlerinin çok olması, geliri az olan insanların yeteri düzeyde danışmanlık alamaması örnek verilebilir. Ekonomik engelleri aşmak gayesiyle, Adalete Ulaşma Hareketiyle getirilen en önemli çözümlerden birisi “Sınıf Davası”dır. Sınıf davası, Anglo–Sakson hukuk sisteminin kullanıldığı ülkelerde hâlen geçerliliğini korumaktadır. Sınıf davasında, müşterek haklar temsil edilir. Bir ticari işletmenin pazarladığı ürün hakkında açılacak bir dava; o ürünü kullanan ya da kullanmayan kimseleri etkileyecektir, davadan etkilenecek olan kişilerden yani ürünü kullanan ya da kullanmayan yani o sınıfın fertlerinden olacak bir temsilci ile sınıftakilerin sarih rızalarına gerek olmadan, sınıfının haklarını müdafaa etmek amacıyla dava açabilir, bu davaya sınıf davası denir. Somut bir örnek vermek gerekirse; bir işletmenin, vücuda faydalı olduğu gerekçesiyle pazarladığı ürün aslında vücuda zararlıysa, bundan dolayı zarar gören kişilerden birisin, zarar görenleri temsilen, zarar gören herkesten ayrı ayrı açık rıza almadan, zarar görenlerin haklarını korumak için açtığı dava sınıf davasıdır.
Görüldüğü üzere, sınıf davası ile birbirinden bağımsız açılacak çok sayıda davanın önüne geçilmiş bulunulmakta ve ayrıca sınıfların hakları daha etkin şekilde savunulmaktadır. Sınıf davasının kökeni ise Roma hukukundan gelmektedir. Roma hukukunda da ortak menfaatleri, kamu menfaatlerini korumak saikiyle Actiones Populares adı verilen davalar açılmaktaydı.
Kaynakça
1. ERTEN, Rifat. (2009). İngiliz Tahkim Hukukunda Geçici Hukukî Koruma Önlemleri, Ankara Ünversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 58, Sayı 3.
2. ÖZBAY, İbrahim. (2006). Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yöntemleri, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 10, Sayı 3-4.
3. ÖZBEK, Mustafa. (2002). Dünya Çapındaki Adalete Ulaşma Hareketiyle Ortaya Çıkan Gelişmeler ve Alternatif Uyuşmazlık Çözümü, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 51, Sayı 2.
4. KONURALP, Cengiz Serhat. (2011). Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yolları: Tahkim, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, İstanbul.
5. AYDIN, Ahmet Özgür. (2018). Uluslararası Ticari Uyuşmazlıkların Alternatif Çözüm Yolları, Toros Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Mersin.
6. ERTİKE, Tolga. (2007). Uluslararası Ticarette Tahkim ve Diğer Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yolları, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.
Comments